Bir zamanlar Ortadoğu'nun İsviçresi olarak anılan Lübnan ve başkenti Beyrut, 17 yıl süren savaşın ardından günümüzde yaşama dört elle sarılıyor. Baştan başa elden geçirilen Beyrut, bir zamanların şaşaalı günlerine tekrar dönme hazırlıkları yapıyor.
Beyrut şehir merkezi eskisi gibi yine aktif ve canlı. Kültür merkezleri, yeni bankalar, iş merkezleri canlılığın kanıtı olarak bir bir yeniden yükseliyor ya da restore ediliyor.
Yenilenen havalimanı 80 banka, ithalat -ihracat şirketleri, 5 üniversitesiyle Beyrut, yeni milenyuma çok kültürlülüğün simgesi olarak hazırlanıyor.
Beyrut, bütün Lübnan'da olduğu gibi Hristiyan ve Müslümanlar'ın fiziki olarak ayrı yaşadığı bölgelerden oluşuyor ama arada ne bir sınır, ne de ayırım var. Ama yine de Havalimanı civarında Müslüman Şiiler ve onların Dahiye olarak bilinen Banliyö bölgesi var. Burada Şii nüfusun büyük bölümü yaşıyor. Bölgenin başında bir de Burj El Barajne isimli Filistin kampı yer alıyor. Burası ise 4 kilometre kare alanda 20 bin kişinin yaşadığı, insanlık sınırlarının zorlandığı bir yer.
Beyrut'ta şehir merkezinin doğu tarafı ise önce Ermeni nüfusunun yaşadığı Burj El Hamud bölgesine uzanıyor. Burada bir zamanlar 250 bine yakın Ermeni yaşarken, günümüzde bu sayı çok düşmüş durumda. Kesin rakam bilinmiyor. Biraz ilerisinde ise, Hristiyan bölgesi olan Dbayeh ve Junieh, Kaslik bölgeleri uzanıyor. Buraların dağlık kesimleri olan bölgelerinde şehrin hali vakti yerinde olan insanları oturuyor. 1300 metreye kadar olan yüksekler aslında şehrin hem yazlık "Yayla" hem de kışın kayak bölgeleri. Beyrut'un 900 metre yüksekliğinden itibaren kar yağdığı için buraları tercih ediliyor. Buraları bile başlıbaşına gezi yerleri. Evleri, lokantaları ve manzarasıyla mutlaka vakit olursa görülmeli.
Gelelim Beyrut'a...
BEYRUT'UN YENİ KALBİ ZEYTUNA BAY...
Beyrut şehir merkezinde sahil kesiminin hemen başında bulunan iş savaştan bu yana yıkık durumda kalan St. George Hoteli'nin hemen önünde yer alan yat limanı ile içiçe bulunan Zeytuna Bay, şehrin yeni kalbinin attığı yer. Sahilde bir yandan yatları seyrederken bir yandan da ülkede bulunan lokantaların içinde bulunan en iyilerinin şubelerinde yemek yiyebilir, cafelerinde sıcak ya da soğuk içeceklerini içerek piyasa yapabilirsiniz. Beyrut'ta bulunan bütün kalburüstü insanların burada sabah kahvaltısından itibaren görme şansınız var. Burada bulunan Paul Cafe'de sabah güzel bir kahvaltı etme imkanı var. Hemen yanında bulunan diğer restoranda ise pizzalarını yiyip, suşilerin tadına bakabilirsiniz. Babil isimli balık lokantasında ise en güzel balık mezeleri ve balıkları yeme şansınız var.
UNUTMAYIN... Burada dükkan kiraları en yüksek olduğu için, yiyeceklerinizin fiyatları da ona göre. Bir iki zincir restoran ve cafe dışında fiyatları daha yüksek.
Bir zamanlar böyleydi, şimdi in cin top oynuyor.
SOLİDERE YA DA DOWN TOWN
Beyrut'ta şehir merkezinde kısa bir tur yaptığınızda Ömer Camii, Birleşmiş Milletler binası, Başbakanlık, Parlamento binası, tarihi Yunan ortodox ve katolik kiliselerini bir arada görme şansınız var. Özellikle bir zamanlar Hristiyanlarla müslümanlar arasında en çok şiddetli çarpışmaların meydanra geldiği alanda günümüzde solidere ya da Downtown olarak biliniyor. Burada yapılan restorasyon çalışmaları görmeye değer.
Kendinizi sıradan bir Arap ülkesinde değil, bir batı ülkesinde hissediyorsunuz.
Beyrut aslında belli bir plan yaparsanız gezmesi kolay şehirlerden biri. Öncelikle şehir kabaca ikiye ayrılıyor. Şehrin güneyi Müslüman kesimi, kuzey kesimi ise Hristiyan bölgesi. Ortada ise, Solider denilen özgürlük alanı var. Müslüman kesimde yer alan Hamra, Zeytuni gibi semtler bir zamanların en güzel yerlerindenmiş. Eski oteller, binalar, cafeler hep burada.
ROUCHE
Şehrin Müslüman kesiminde bulunan Raouche ise, mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biri. Sahilde sabahın erken saatlerinden itibaren spor için yürüyenler, akşamları gezintiye çıkanlarla yer değiştiriyor. Kadın-erkek, genç- yaşlı, binlerce insan, üstlerinde bulunan batılı kıyafetlerle özgürce yürüyüş yapıyor.
Burada bulunan ve ülkenin en önemli sembollerinden biri olan Güvercin kayalıkları ise özellikle akşam güneş batarken görülmeli. Beyrut'a gelen hemen herkes burayı ziyaret ediyor.
Geleneksel Lübnan mutfağının birbirinden leziz mezelerini ve et yemeklerini yemek için, burada lokantalar var. Hepsini ziyaret edebilirsiniz. Batılı yiyecekleri yemek için, TGI Friday's ya da sadece deniz ürünleri satan fast food restoranları ziyaret edebilirsiniz.
Raouche'de bulunan kafelerde ise, kadın-erkek nargile keyfi sürebilirsiniz. Özellikle bayanlar buralarda keyifle elmalı nargile içiyorlar. Yurtdışından gelenler ise, bu tattan o kadar mutlu oluyorlar ki, yanlarında içmek için nargile götürüyorlar. Beyrut'un iyi tarafı, nargilede kullandığınız tömbekileri, ateş parçalarını marketlerde bile hazır olarak bulmanız. O nedenle evlerde bile nargile keyifleri eksik olmuyor.
Özellikle akşam üsteleri, mutlaka sahilde kendinize bir yer bulun. Çünkü buradan güneş batışı izlemek çok keyifli. Tam denizin ortasında batan güneş neredeyse bütün Beyrut'tan keyifle izleniyor.
Burada yeni açılan ve Beyrut'un başka yerlerinde de şubeleri bulunan Flamenke ve Petu Cafe, gerek dekoru gerekse yemekleriyle tercih edilebelir. Ancak müşteri kesimi özellikle yaz aylarında Ortadoğu ülkelerinden gelenlerden oluştuğu için fiyatları yüksek.
HRİSTİYAN KESİMİ...
Hristiyan kesiminde bulunan Kaslik, Junye gibi yerler ise, şehrin şık kesimi . Plajlar, eğlence yerleri, lüks butikler. Cafeler burada. Sokaklarda gezinen hanımları görseniz kendinizi bir batı ülkesinde zannedersiniz. Hatta şaşırırsınız rahat kıyafetleri görünce.
Cafelerde keyifle nargile içen, erkek arkadaşlarıyla keyif yapan genç kızlar. Beyrut'un iyi tarafı da kimsenin kimseyi rahatsız etmemesi... Hemen her tarafta rahatlıkla dolaşıyorsunuz.
JUNİE-HARİSSA
Beyrut'un 18 kilometre kuzeyinden yer alıyor. Şehrin en lüks semtlerinden ve yazlık yerlerinden biri. Birbirinden ünü mağazalar burada yer alıyor. En önemli özelliği ise, Harissa Tepesi'nde bulunan ve başka bölge olmak üzere Beyrut'a kadar geniş manzarası olan 15 tonluk Hz. Meryem heykeli. Özellikle açık havalarda buradan şehri izlemek bir başka keyif. Hemen yanında bulunan Fenike gemisi şeklindeki kilisesi ve heykele çıkan merdivenler Hristiyanlar için kutsal olarak kabul ediliyor. Belli zamanlarda Hristiyanlar, heykelin kaidesine dönerek çıkan bölümü, dizlerinin üstünde tırmanıyorlar. Hemen altında bulunan kilise de ilginç.
Lübnan'da bulunan ilk su sporları merkezi burada. Kaslik semtinde, Lübnan Turing ve Otomobil Kurumu'nun dinlenme tesisleri yer alıyor.
TELEFERİK
Junie'den Harrisa tepesine çıkan telefierik de buranın bir başka ilginç tadı. Tepeda bulunan Meryem Ana heykeli, ellerini açmış şehri kucaklarken, buradan gözüken Beyrut manzarası da çok keyifli...
MAMELTEIN
Beyrut'un gece eğlencesinin doruğa çıktığı yer. Junie'de yer alıyor. Hemen her köşede, bar restoran, gece kulübü yer alıyor. Yaz aylarında eğlencenin doruğa çıktığı yer. Özellikle Moldovya, baştaolmak üzere eski Rus Cumhuriyetleri'nden gelen dansçıların sahne aldığı revüleriyle ünlü.
Buralara gidip önce içkiler eşliğinde şovu izliyorsunuz. Sonra da sahne alan artistlerle! sohbet etme imkanınız var. Gerisi size kalmış!
BEYRUT'TA ULAŞIM...
Şehirde ulaşım için devletin ve belediyenin işlettiği otobüsler var. Şehrin hemen her yerine gidiyor. Gerçi tabelaları arapça ama, hemen herkes İngilizce özellikle Fransızca konuşuyor. Eğer aceleniz yoksa bu otobüslerle 1000 LL ödeyerek şehri bir baştan bir başa dolaşabilirsiniz.
TAKSİLER PAHALI. DOLMUŞLAR UCUZ.
Ayrıca dolmuşlar da var. Bunlar da hemen her yere ulaşıyor. Dil sorununu aşarsanız mesele yok. Dolmuşa binerken aceleniz varsa taksi diye pazarlık yapabiliyorsunuz. O zaman dolmuş olmuyor taksi olarak sizi istediğiniz yere götürüyor. Ama 5 bin LL ödeme yapmanız da gerekiyor.
Bir de bizdeki gibi, şehir sokaklarında dolaşan kırmızı plakalı genellikle eski model Mercedes taksiler var. Ama bunlar biraz pahalı. Bir de yabancı olduğunuzu anlarlarsa, fiyatı artıyorlar.
BEYRUT'TA yolunuzu kaybetmeniz mümkün değil. Çünkü şehirde nereye giderseniz gidin, batıya döndünüz mü kendinizi sahilde buluyorsunuz. Sahilden sonra da gideceğiniz yeri bulmak kolay.
BEYRUT'TAN SURİYE'YE GİDİŞ.
Beyrut'tan Suriye'nin başkenti Şam'a gidiş de çok kolay. Sahilde bulunan Liman yanında büyük bir otobüs garı var. Burayı herkes biliyor. Buradan kişi başı 15 dolar ödeyerek, dolmuş taksilerle 2-3 saat içinde Şam'a gidebiliyorsunuz. İsterseniz taksiyi tek başınıza 100$ tutarak da kimseyi beklemeden, araçta başka birileri olmadan da gidebiliyorsunuz.
Yine aynı yerden Lübnan'ın ikinci büyük şehri Tripoli'ye de otobüs kalkıyor.
BİBLOS
İncil'e ismini veren yer olarak biliniyor. Asırlar boyunca başta Asurlular, Mısır, Yunan, Roma, Arap ve Osmanlı uygarlıklarına kucak açan yerlerden biri. Arkeolojik olarak bir puzzle'ın parçalarından biri.
Dünyanın en eski yerleşim yeri olan Biblos'da, 4/5 bin yıllık eski antik tapınaklar yer alıyor. Burada bulunan tarihi eserler, Hz. İsa'nın doğuşundan 4 bin yıl öncesine kadar uzanıyor.
LÜBNAN DAĞLARI
Lübnan Dağları, sadece coğrafi olarak dağlardan oluşmuyor. Burada eğlence, keyif bu dağların neredeyse ikinci adı. Çünkü Lübnan özellikle kışın bu dağlarda bulunan kış sporları merkeziyle dünyanın bir çok ülkesiyle yarışıyor...
Yazın ise, adeta yayla havasıyla Beyrut'ta yaşayanların piknik yerlerinin başında geliyor.
Özellikle Beyrutlular, yazları buralarda bulunan dağ evlerine çıkıp dinlenmeyi çok seviyor.
Özellikle Hristiyan kesimde bulunan dağlarda yaşam bir başka güzel.
Biblos sahili...
DOG RIVER
Köpek nehri, Beyrut'un 15 kilometre kuzeyinde yer alıyor. Kuzey otobanı yönünde yer alan bu semtte yer alan mağara gerçekten görülmeye değer. İçinde özel kayıklarla kilometrelerce gezme imkanı var.
JEITTA GROTTOES
Beyrut'a 20 kilometre uzakta. Lübnan'ın doğa harikası yerlerinden biri. 9 kilometre uzunluğundaki 2 katlı labirent galerilerden oluşuyor. Alt katta bulunan nehirde, özel botlarla gezinti yapıyorsunuz. Üst katlarda bulunan galeride ise, mineral taşları görme şansınız var.
FAKRA
55 kilometre uzaklıkta yer alan bu semtte, Roma dönemi antik kalıntıları, 1550 metre yükseklikte bulunan bu yerleşim yerinde yer alıyor.
Tapınaklar, sütunlar, anıtlar, anıt mezarlar görkemli. Doğal güzelliklerin ortasında yer alıyor.
FAKRA'NIN DOĞAL KÖPRÜSÜ
Fakra yakınlarında bulunan kayak kasabası Faraya, doğal elle yapılmış köprüsüylü ünlü.
BEITEDDINE
Beyrut'a 43 kilometre uzaklıkta. Dürziler'in yaşam yeri. Velid Canbolat isimli ünlü Dürzi liderin ailesine ail Beiteddin Sarayı, aslında Osmanlı döneminde yapılmış.
Beyrut dağlarının eşsiz manzarası ve doğal güzelliklerine sahip. Manzaralı yolda güneybatıda bulunan Alhamra'ya gidiyorsunuz. 18.-19 yy. sarayında dekoratif süsler, renkli mermerden mozaikler, lüks Türk hamamları ve harem daireleri yer alıyor.
SAYDA (SİDON)
Beyrut'un 43 kilometre güneyinde yer alan antik kent. Gidiş için Beyrut'tan en kestirme yol, havalimanı yoluna çıkıp, otobandan yaklaşık 30 dakikada burada olabiliyorsunuz. Milattan önce 5. yüzyıla kadar tarihi uzanıyor.
Eğer aracınız yoksa, ya da kiralamadıysanız endişe etmeyin. Havalimanı yolu üzerinde bulunan Cola semtinden, buraya belediye otobüsleri gidiyor. Hem de 1000 Lübnan lirasına. Yani 1 milyon TL'ye denk geliyor. Biraz yavaş gidiyorsunuz ama düşük bütçeli bir seyahat yapıyorsanız denenebilir.
Sayda'da görülecek yerlerin başında özellikle sahilde yer alan kalesi geliyor. Bu kale 13. yüzyılda kıyadan biraz açıkta bulanan adacık üzerine yapılmış ve iskele ile sahile bağlı. Yapılış amacı da denizden gelencek saldırılara karşı şehri korumak.
Sahilde bulunan Ömer Camii de görülecek diğer yerlerden biri. 13. yüzyılda Haçlılar tarafından kilise olarak yapılmış ve Memlukler zamanında camiye çevrilmiş.
Bazı bölümleri restore edilmiş bazı bölümleri ise restore edilmeyi bekliyor. Deniz kenarında ülkenin üçüncü büyük şehri diyebileceğimiz bu kasaba irisi şehir, özellikle balıkçılıkla ünlü. Başbakan Hariri'nin de memleketi olduğu için, aile buraya özel önem veriyor.
Şehrin kalenin hemen arkasında bulunan sahil kesiminde bulunan surlarla çevrili, eski bölümü mutlaka ziyaret edilmesi gereken en önemli yerlerden biri. Burada yer alan Han El Franji, Sayda'daki en önemli islami eserlerden biri. Hariri Vakfı tarafından restore edilmiş durumda. İç kısmında geniş bir avlu ve atrafında iki katlı odalar bulunan bir kervansaray.
Sur şehri antik kalıntılar.
Bu bölümde yüzlerce yıl öncesinin şehir yaşamı neredeyse aynen devam ediyor. Evlerin arasına araçla girmek mümkün değil. Sokaklarında bir iki insan ancak yürüyerek yanyana geçebiliyor. Klimaların olmadığı aşırı sıcaklardan yüzlerce yıl önce insanlar, küçük pencereleri , dar sokaklı 3-4 katlı binalarla korunmaya çalışmış. Günün sıcaklığını sokaklardaki binaların gölgesinden geçiştirmiş.
Evlerin arasında dolaşırken ülkenin en büyük bankası Audi Bankası'nın restore ettiği sabun Müzesi de mutlak gezin. Sabun yapımı, Osmanlı'dan kalan tarihi eserlerin bir arada bulunduğu müzeyi gezmek ücretsiz.
Özellikle burası fotoğraf severler için bulunmaz görüntüler sunuyor.
Sayda'nın en büyük özelliği şehrin sınırlarında bulunan en büyük Filistin mülteci kampı, Ayn El Hilve'nin de burada bulunması oluşturuyor. Ancak bu kamp bizim bildiğimiz sınırları tel örgülerle çevrili kamplar gibi değil.
1948 yılında İsrail'in kurulmasıyla birlikte Lübnan'a göç eden Filistinliler, burada akın akın gelerek yerleşmiş. Şimdi bir büyük şehir gibi. 75 bin kişinin yaşadığı söyleniyor.
Şehrin bir çok yerinde kampta kalanların evleri içiçe neredeyse. Ancak burada İsrail'e karşı mücadele eden radikal Filistinli örgütlerin merkezleri bulunduğu için, kampın iç kesimlerine Lübnanlı yetkililer de giremiyor. Zaman zaman kamp içindeki fraksiyonlar kendi aralarında ağır silahlarla çatışıyorlar. Bir başka dünya kısacası.
SUR (TYRE)
UNESCO'nun korunması gereken tarihi eserler listesinde yer alan Sur şehri de, ülkenin güneyinde Beyrut'tan 83 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Beyrut gibi modern bir şehir havasında olmasa da tarihi eserlerin bulunduğu bölüm gerçekten görülecek yerlerin başında geliyor.
Bir zamanlar Büyük İskender zamanında bölgenin en güzel en zengin kenti olan Sur, o günden bu güne kalan tarihi eserleriyle göz kamaştırıyor. Denize 700 metre uzaklıkta bulunan bu antik eserlerin bulunduğu yeri öyle kolay gezmek mümkün değil. Hemen her köşesi ilginç tarihi eserlerle dolu. Şehrin kara yönünden hemen girişinde mezarlar yer alıyor. Sonra da şehrin ara caddesi. Amfi tiyatrosu, evlerden kalan taşlar, bir anda sizi yüzlerce yıl öncesine götürüyor.
Antik şehir içinde bulunan hipodrom ise bugüne kadar ortaya çıkarılan en büyük hipodrom olarak Lübnan kaynaklarında geçiyor.
TRABLUS (TRIPOLI)
Lübnan'ın kuzeyinde yer alan ikinci büyük şehri. 3500 yıllık tarihi geçmişi olan bir şehir. Şehir ülkedeki müslüman kimliğinin en çok hissedildiği yer. 160'a yakın medrese, cami, kervansaray, çarşı, anıt, mescid gibi tarihi eserler var.
Trablus'da çarşılarda gezerken kendinizi yüzlerce yıl öncesinin kapalıçarşılarının içinde, kervansarayların arasında, yüzlerce yıllık mimari şahaseri Memluk Dönemi'nden kalma camilerin arasında bulacaksınız.
NASIL GİDİLİR?
Beyrut'un içinde, Liman'da bulunan otogardan kalkan otobüslerle hem de 1 milyon TL'ye 80 kilometre uzaklıktaki Trablus'a ya da Tripoli'ye gidebilirsiniz.
NEREYE GİDECEKSİNİZ!
Trablus'a gidince öncelikle , Tell Meydanı'na gidin. Burası Tripoli'nin kalbinin attığı yer. Meydan'dan Suriye'nin deniz kenarında bulunan Lazkiye şehrine taksi dolmuşlar bile kalkıyor.
Meydan'da bulunan Osmanlı döneminde Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. yılı için yaptırdığı Saat Kulesi, gerçekten görkemli. 30 metre yüksekliğindeki saat kulesinin etrafında geniş bir park var. Zaten Tripoli'de özellikle osmanlı dönemine ait bir çok tarihi eseri bulmanız mümkün.
Saat Kulesi'ne arkanızı verip de sokak aralarında yürümeye başladığınızda hiç kimseye sormanız bile kendinizi bir anda altın çarşısında, buluyorsunuz. Çarşı girişinde bulunan Mansuri Büyük Cami'ni mutlaka ziyaret edin. Mimarisiyle Türkiye'de örneği bulunmayan cami özelliğine sahip. 1294 yılında yapılan camiye girerken hanımların başının kapalı olmasına dikkat etmeniz gerekiyor.
Kapalıçarşı'nın hemen içinde bulunan Sabuncu Han ise mutlaka ziyaret edilecek bir başka nokta. iki katlı bu han, yıllardır aile tarafından sabun imalatı ve satış yeri olarak kullanılıyor. Ancak burada üretilen sabunlar, doğal ve kimyasal hiçbir ürün kullanılmadan üretiliyor. Dünyanın dört bir yanından müşterileri buraya sabun almaya geliyor. Tanesi 250 dolara kadar satılan sabunlar var.
İçlerinde kekik, portakal özü, aklınıza ne gelirse var. Yaklaşık 50 çeşit sabun var. Gözünüzün önünde sabun topakları bir anda ufak bir çakının marifetiyle gül goncasına dönüşüyor. Sabundan tespih bile yapılmış.
Yolunuza sokak aralarında kaybolarak devam ederseniz, biraz ileride karşınıza Doğu'nun hemen her yerinden gelen kumaşlar, elbiseler çıkıyor. Az sonra ise, günümüzde Türkiye'de kalmayan kapısız penceresiz dükkanlarda satış yapılan pazar yerleri var. Gerçekten anlatmak zor görmek gerekir.
Binlerce yıl önceki pazarlar gibi, sadece dört duvardan oluşan bir dükkan. Önünde bir tezgah. Ürünler üzerinde yer alıyor. Yanyana onlarca dükkanın oluşturduğu sokakta, dükkanların temizliği zamanı gelince dökülen sular, sokak ortasında bulunan bir yoldan akarak gidiyor. satış tarzı, satıcılar, satılan ürünler sizi bir anda neredeyse 100 yıl öncesine götürüyor.
Sadece bu kadar değil. Tripoli Kalesi mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Ardından El Mina yani Liman, sahil kesimi özellikle akşamları, 500 bin kişinin yaşadığı Tripoli'de, halkın gezdiği, kabak çekirdeği çıtlattığı, küçük balıkçı motorlarıyla çevre gezileri yaptığı yer.
YANİ KISACASI ŞU?
Eğer Tripoli'de tarihi yerleri gezmek istiyorsanız en az bir gününüzü ayırmanız gerekiyor.
Alışveriş için de Trablus ideal yerlerden biri Lübnan'da.
Çünkü fiyatlar hemen her alanda Beyrut'a göre daha ucuz. Zaten bir çok Beyrutlu hem gezmeye hem de alışverişe buraya gidiyor.
Trablus'a gidince özellikle kendinize sabun, belki bir kaç altın takı, annenize hint işi örtüler, geleneksel elbiseler almayın unutmayın.
Ancak yemek için de özellikle El Mina yolunda bulunan Abdurrahman Al Halabitatlıcısına mutlaka gidin. Burada kıymalı minik pidelerden, aklınıza gelen her türlü tatlı ve çikolata yer alıyor. Gerçek tatlıcı nasıl olurmuş görün. Muhrabiye tatlısının tadına bakın. Diğer baklava türleri de denenebilir.
BEKAA VADİSİ VE BAALBEK...
GİDİŞ
Lübnan'da kalacağınız süre sınırlıysa ve çok az yer görebileceksiniz, bir gününüzü mutlaka Bekaa Vadisi'nde bulunan Baalbek'e ayırın. Antik dünyanın Roma'dan sonra en görkemli tapınaklarından birini Lübnan Dağları'nın karlı tepelerinin altında Bekaa Vadisi'nin yanında görün.
Türkiye'de bir efsane gibi yillarca gazete haberlerine geçen, ünlü köşe yazarlarının ziyaret ettiği Bekaa Vadisi, Lübnan Dağları ile Anti Lübnan Dağları arasında, Suriye'ye ülkenin sınında yer alıyor. Genişliği 20 kilometre, uzunluguysa 200 kilometre olan bir vadi.
Kontrol hala Suriye'nin elinde. Suriye askerleri nöbet tutuyor. Yolda kimlik kontrolü yapıyor. Ancak Hizbullah örgütünün elinde kontrolünde bulunan, çeşitli terör örgütlerin kamplarının bulunduğu bu alan, günümüzde görünürde! tehlike sunmuyor. Lübnanlılar ve ülkeye gelen turistler bir tehlike ile karşılaşmadan burayı gezebiliyor. Burada bulunan ilginç yerler kısaca şöyle.
NASIL GİDİLİR?
Buraya Beyrut'tan gitmek için, aslında iki yol var. Birinci yol, Beyrut'tun merkezinde bulunan Antelias, Bikfaya, Burummana ve Zahle üzerinden Şutura'ya inip, Baalbeck'e gitmek. Bu yol aslında manzara yönünden çok güzel. Ancak özellikle Burummana 'dan sonra yol bozuk. O nedenle yol zahmetli.
En ideali, Beyrut içinden Suriye yoluna çıkmak. Şutura'ya kadar gitmek. Bu yol da asfalt ve bakımlı. Otoban kalitesinde yeni düzenlemeler her gün ekleniyor. Bir bölümü zaten otoban. Sonra da Şutura girişinden önce Zahle yönüne sola dönüyorsunuz. Tabelaları takip ederseniz, önce Zahle'ye, ki burası yaz aylarında bütün Lbnanlılar'ın kaçıp da geldikleri yerlerinin başında geliyor. Şehir merkezinde bulunan nehir kenarındaki lokantalarda kendinize nefis bir ziyafet çekiyorsunuz. Aynı zamanda serin ortamda dinlenebiliyorsunuz.
Bu arada yol üzerinde bulunan Lübnan'ın ünlü şaraba Ksara'nın şatosunu da mutlaka ziyaret edin. Şato'da 2 kilometre uzunluğundaki kavları ziyaret ediyor. Şarabın mahzenlerde özel fıçılarda yıllanmasını izliyorsunuz. Ayrıca size tadım imkanı da veriyorlar. Birbirinden değerli ve güzel şarapları da isterseniz alma imkanınız var.
Sonra da ver elini Şutura....
NE YENİR?
Bekaa Vadisi'nde yemek yenilecek yerlerin başında Zahle'de bulunan restoranlar geliyor. Dağlarda eriyen karların suyundan oluşan nehir etrafonda, temiz,bakımlı, leziz yemekler sunan restoranlar var. Adeta restoran vadisi denilebilecek çoklukta restoranın bulunduğu vadide, beyrut'ta merkezleri bulunan bir çok ünlü lokanta yer alıyor. Bunların başında Mhanna geliyor.
Bu lokanta da hemen her türlü meze yer alıyor. İstediklerinizi kendiniz seçiyorsunuz. Lübnan'ın en büyük özelliği burada ortaya çııyor. Nereye giderseniz gidin hemen her yerde aynı lezzet ve kalitede mezeleri bulabilabiliyorsun.
Ancak 100 'e yakın mezenin arasından tabii ki bilinen yaklaşı 20 adedi her yerde var. Ancak gittiğim Mhanna lokantasında lahana dolması turşu olarak karşınıza çıkıyor. Ya da enginar kökleri, soyulmadan buharda haşlanıp özel sosa yatırılarak karşınıza geliyor. Siz de haşlanarak adeta pelte haline gelen enginar çiçeklerinin saplarının emerek yiyorsunuz.
Burada özellikle yemek sonlarında gelen meyve sepetleri görülmeye değer. Hemen her çeşit meyve porsiyon olarak değil özel tepsilerde kilolarca olarak masanıza getiriliyor. Siz istediğiniz meyveden istediğiniz kadar yiyorsunuz. Yani önce gözünüz doyuyor. Bu arada meyve ile birlikte içi su ve buz dolu bir kap da geliyor. Siz de meyvelerinizi soğutmak için bu suya batırarak yiyorsunuz.
ALIŞVERİŞ.
Beyrut Baalbeck arasında özellikle Bekaa Vadisi'nden her türlü sebze ve meyveyi sezonunda giderseniz bulabilirsiniz. Gerçekten leziz ve fiyatları çok uygun. Ksara Şatosu'ndanher türlü şarap almak mümkün.
Özellikle 2000 yılı ve ödüllü kırmızı şarabı ile Blanc de Blanc beyazı almayı unutmayın. İkisi de leziz şaraplar.
Şutura'da ise süt ürünleri gerçekten kaliteli ve ucuz. Taze beyaz peynirler, özel yoğurtlar ve labne denilen süzme yoğurtlar mutlaka alınmalı.
EĞLENCE
SOLİDERE
Lübnan'da eğlence deyince tabii ki akla ilk gelen yerlerden biri Downtown ya da Solidere bölgesi. Son 3-4 yıldır yeniden yapılan bölgede özellikle ana caddelerin arkasında yer alan sokaklarda gece 23.00'den sonra açık olan onlarca bar var. Buralarda Lübnanlıları eğlenerek görebilirsiniz.
MONO STREET
Eğlencenin asıl durağı ise, Beyrut'ta Mono Street. Bir uçtan bir uca 250 bar, restoran, cafe burada yer alıyor. şehrin en lüks eğlence yerleri burada. Özellikle gece 23.00'den sonra hareket başlıyor. Cıvıl cıvıl bir yer. Gitttiğizde unutamayacaksınız. Bulunduğu yer ise, Solidere meydanına yürüme mesafesinde.
GEMMAYZE
Beyrut'un son yıllarda en çok eğlence yerini barındıran caddesi. Burası şehir merkezinde yer alıyor aslında. En kolay tarifi ise Paul Pastanesi'nin bulunduğu sokak dediğinizde herkes yerini gösterir. Burada da birbirinden ilginç irili ufaklı, bar ve restoranlar onlarca yer alıyor. Özellikle gençlerin tutkunu olduğu yerlerin başında geliyor. Her keseye hitap eden barları, gece kulüpleri hatta güzel İtalyan başta olmak üzere Arjantin et lokantaları bile var bu sokakta...
MAAMELTEYN
Junie'de yer alan bu semtte, genellikle Rus, Moldovyalı revü kızlarının sahneye çıktığı barlar var. Geç saatlerde açılıyor. Dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi, önce revü seyrediliyor. Sonra da her şey serbest. Ancak giderken dikkat. Maliyeti epey yüksek. Çünkü Körfez ülkelerinden gelen turistler, burada piyasayı çok yükseltmiş.